Din, sözlükte; “hüküm, ceza (karşılık), mükâfat, hesap, itaat, teslimiyet, hizmet, ibadet, âdet, yol, kanun, şeriat, millet, mezhep, üstün gelme” vb. anlamlara gelir.  Toplumlar var olduklarından beri bir yaratıcıya sığınma arzusu, öldükten sonra mükafatlandırma isteği ile yaşamışlardır. İlk topluluklardan beri süregelen dini ritüeller ve inanış biçimleri toplumları şekillendirmiştir. Toplumlar yeri geldiğinde bu yükümleri kullanıp gelişmiş, yeri geldiğinde ise çok bağlanmaktan ötürü gerilemiştir. Böylelikle din ve toplumlar iç içe yaşamışlar ve birbirlerini etkilemişlerdir. Din, bazı toplumlarda ilk geldiği halinden sapmış, bu değişmeler sonucunda da toplum sosyolojik bir değişime uğramıştır. Toplumdaki bu değişmeler çoğunlukla dinin, hayatın pek çok alanında yaptığı düzenleyici hükümler sonucu gerçekleşmiştir.  Dinlerin özünde muhafazakarlık bulunduğu için toplumun değişimine etki etmiş, hatta bazı değişikliklere de direnç göstermiştir. Örneğin; Sokrates’in toplum ile ilgili düşüncelerini ve halkın bilinçlenmesini istemeyen katı hükümet, toplumun tanrılarını tanımadığı için idam edilmesi, gösterilebilir. Böylelikle din, değişime karşı bir engel teşkil etmektedir.
 
   Din, aslında değişmeyi bir sorun olarak görmemektedir. Fakat inana bilirliği zedelenmemesi için karşı koymak veyahut yeniliği kendisi yapmak gibi özellikleri vardır. Din yeni kavramlar üretmekten çok, var olan kavramları korumak, eski kavramları yeniden düzenlemek üzerine kuruludur. Aslına bakılırsa din, var olduğu toplumda bir devrimdir. İlk toplumlardan beridir asıl olan inanışları değiştirmesi, kendi görüşlerini insanlara benimsetmesi birer değişimdir. Yeni değerlerin yaratıcısı olması, dini toplumdaki sosyal değişme olgusu içinde tutmaktadır.
 
   Weber, özellikle dini ve ahlaki değerlerin ve fikirlerin sosyal ve ekonomik değişme olgusu içinde yer aldıklarını ve hatta bu değişikliklerin hakim faktörü rolünü üstlendiklerini belirtmektedir.  Din, toplumun özellikleri ile birleşip yine toplumun özellikleri aracılığıyla değişime katılmıştır. Örnek verecek olursak; toplumu oluşturan bireylerin yaş ortalaması dinin hükümleri ile birleşerek bir değişime girmiştir. Farklı bir toplumda din, yine o toplumun yaş ortalamasına göre değişim gösterecektir. (Toplumun genç kesiminin dine yumuşak bir açıyla baktığı, önermesi göz önünde bulundurulmuştur.)
 
   Dinin sosyolojiyi etkilemesi gibi, sosyoloji de dini etkilemiştir. Her iki durumda da toplum değişmiştir. Dinin gelişime etkisi ve gelişimin dine etkisini incelemek gerekirse;
 
Dinin Gelişime Etkisi Gelişimin Dine Etkisi
1-Olumlu Olumlu
2-Olumsuz Olumsuz
3-Olumlu Olumsuz
4-Olumsuz Olumlu

1) 1. Örnek, Weber örneğidir. Protestanlık ve kapitalizm. Gelişmeye elverişli bir din, dine yararlı bir gelişme.
2) 2. Örnek, Fransa'ya ait Quebec'teki Katolik tutum. Gelişmeye engel bir din, dine zararı dokunan bir gelişme.
3) 3. Örnek, S. Wesley'in şikayetleridir. Gelişmeye yararı olan bir din ama kendisine zararı olan bir gelişme.
4) 4. Örnek, ABD'dir. Yeni dünyaya açılan Katolikliğin olumsuz tesiri ve fakat sonradan gelişen ABD'nin dine olumlu tesiri. Gelişmeyi engelleyen bir din, ama sonunda bu dine yararlı olan bir gelişmeye sahip olmuştur.
 
   Türklerin İslamiyet’e geçiş dönemine bakacak olursak: Türkler, 8. Yüzyılda kitleler halinde İslamiyet’e geçmişlerdir. Bu geçişler sırasında göçebe yaşam sürdüren kabileler, İslamiyet’in verdiği hükümler doğrultusunda yerleşik hayata geçip medrese, cami, mescit gibi yapılar inşa etmişlerdir. Atlı-göçebe bir yaşam sürdüren Türkler, tarım yapmaya başlamış ve ticaret önem kazanmıştır. Töre ile yönetilen devlet, şeri hükümler ile yönetilmeye başlanmıştır. Hukuk alanında dini hükümlere yer vermeye başlanmış, cezalar bu yönde değişmiştir. Türklük bilinci yerine ümmetçilik fikri ortaya atılmıştır. Verilen örneklere bakılırsa din, bir toplumdaki sosyal, siyasal, hukuk, mimari, yaşam biçimi gibi pek çok kuruma müdahale etmiş ve onu değiştirmiştir.

Resim: genclikdergisi.com