Türk Kurtuluş Mücadelesinin başladığı gün 19 Mayıs... 

  Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde, yıkılması an meselesi olan İmparatorluğun en yetenekli kurmaylarının başlattığı bu büyük hareket, elbet hazırlıksız ve plansız değildi. Mustafa Kemal Paşa, yapacaklarının yol haritasını aylar öncesinden oluşturmuştu. 
   
    Şimdi, zamanı 19 Mayıs 1919 ‘dan geriye alalım ve Mustafa Kemal Paşa’yı Samsun’a çıkıp, ihtilale götüren keskin süreci daha yakından inceleyelim. 


    Mustafa Kemal Paşa’nın Çanakkale Savaşı’nda elde ettiği olağanüstü başarılardan ve bu başarıların halkta uyandırdığı yankılardan rahatsız olan, ordunun yüksek mevkilerinde bulunan hasımları, onu gözden düşürmek istemişlerdi. Bu grubun başında ise, Mustafa Kemal ile olan rekabeti ve anlaşmazlığı herkesçe bilinen Enver Paşa gelmekteydi. Yaptıkları plan, Mustafa Kemal Paşa’yı Suriye’ye göndermek ve Yıldırım Ordularının emrindeki 7. Orduya komutan olarak atamaktı. Böylece kaybedilmesi kesinleşmiş olan bu cephede, başarısızlığın tüm faturası komutan olan Mustafa Kemal Paşa’ya kesilecekti. Mustafa Kemal Paşa, Suriye’ye doğru yola çıkmadan önce Enver Paşa’yla karşılaştı ve ona şu sitemli sözleri söyledi:

  “Bravo! Tebrik Ederim! Muvaffak oldunuz. Azizim, hiç olmazsa biraz esaslı tedbirler üzerinden konuşalım. Suriye’deki ordu isimden ibarettir. Beni oraya göndermekle güzel bir intikam alıyorsunuz!” 


  Osmanlı’nın I. Dünya Savaşı’ndaki son cephesi; Suriye-Filistin. Kaybedilmesi artık kesinleşmiş olan bu cepheyi Osmanlı’nın Yıldırım Orduları Grubu ismiyle, üç ordusu müdafaa ediyordu. Bunlar 4. 7. ve 8. ordulardı. Mustafa Kemal Paşa 15 Ağustos 1917’de 7. Ordu komutanı olarak atandı. İngilizler, 19 Eylül 1918’de genel taarruza geçerek 4. ve 8. Orduyu ağır bir hezimete uğrattı ve Halep’i işgal etti. Fakat Mustafa Kemal Paşa, İngilizleri Halep’te durdurmayı başardı ve savunma hattını kurdu. Bundan sonra 7. Ordu gerilla savaşıyla İngilizleri yavaşlatarak, düzenli geri çekilmeye başladı. Mustafa Kemal’in amacı, İngilizleri ne pahasına olursa olsun Anadolu’ya sokmamaktı. İşte ileride kurtarmak için savaşacağı toprakların haritası burada kesinleşmişti. Daha sonraki konuşmalarında buradaki sınırı hukuki bir sınır olarak kabul ettiğini ve Misak-ı Milliye burada karar verdiğini söylemiştir. 



   30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandı. Ertesi gün Yıldırım Orduları Grubu lağvedildi ve Mustafa Kemal Paşa Genelkurmay’da çalışmak üzere İstanbul’a atandı. Bu arada ordunun başında bulunan İttihat ve Terakki Cemiyeti yöneticileri de çoktan yurtdışına kaçmıştı. 13 Kasım’da İstanbul’a ulaşan Mustafa Kemal’i korkunç bir manzara bekliyordu. İstanbul Boğazı İngiliz zırhlıları ile doluydu. Haydarpaşa Garından bu manzarayı gören Mustafa Kemal, o meşhur sözünü işte tam burada yanındaki yaveri Cevat Abbas’a söyledi: “Geldikleri Gibi Giderler.” 



   Rauf (Orbay) Paşa ve Ali Fethi (Okyar) Paşa ile birlikte Sadrazam Ahmet İzzet Paşa ile görüştüler. Mustafa Kemal Paşa, Sadrazama istifa etmesini tavsiye etti. Daha sonra İstanbul’da Ali Fethi Paşa ile birlikte siyasi düşüncelerini anlattığı, Minber gazetesini çıkardı. Bu gazetede siyasi düşüncelerini üstü kapalı bir biçimde belirtmenin yanında, kendi ismiyle planlı bir şekilde yazdığı, İngilizlere ve İşgale taraftar yazıları da aklındaki kurtuluş fikrinin İngilizler tarafından fark edilmemesine, Ayrıca bunun yanında 9. Ordu Müfettişliği göreviyle Samsun’a atandığında, İngilizlerin ondan şüphe etmemesini sağladı.  



  Mustafa Kemal Paşa’nın ilk amacı padişahı ikna edip meseleyi siyasi olarak çözüme kavuşturmaktı. 15 ve 22 Kasım 1918 tarihlerinde iki defa bizzat Sultan Vahdettin ile görüşme yaptıysa da istediği sonuçları elde edemedi. Daha sonra bağlantılarını kullanarak Harbiye Nazırı olmaya ve bu şekilde kurtuluş yolları aramaya başladı. Fakat bu yöntem de işe yaramamıştı. Genelkurmay kadroları çoktan İngilizlerin istediği şekilde düzenlenmiş ve yine kendi taraftarları tarafından ele geçirilmişti. Mustafa Kemal Paşa’yı git gide büyük bir sıkıntı kaplıyordu. Denediği yollar bir türlü işe yaramıyor ve bir çare de bulamıyordu. Aralık 1918’de, Padişah Vahdettin’in Osmanlı Meclisini İngilizlerin isteği üzerine kapatması, bardağı taşıran son damla olmuştu. Mustafa Kemal Paşa artık saltanattan ve genelkurmay’dan tüm umudunu kesmiş ve kurtuluşun İstanbul’dan sağlanamayacağını anlamıştı. Onun için artık bu işin tek çıkar yolu, Anadolu’ya geçmekti.  


   1919 Şubat sonuna ait Ali Fuat (Cebesoy) Bey’in bir anısı: 

-“Mustafa Kemal Paşa’nın evine son defa gitmiştim. Akşam yemeğini beraber yiyecek, dertleşecektik. Beni karşılarken: ‘Hüseyin Rauf (Orbay) Bey’i de çağırdım’ demişti. Hüseyin Rauf Bey’den saklı hiçbir şeyimiz yoktu. Bu temiz kalpli vatansever arkadaşımız bizimle beraberdi. Akşam yemeğinden sonra saatlerce konuştuk. Kemal Paşa, eğer kendisini bir göreve atamazlarsa, Anadolu’da en güvendiği bir komutanın yanına gideceğini ve ilk defa işe oradan başlayacağını söylüyordu: 

-‘Paşam, ben ve kolordum emrinizdedir’ dedim. Mavi gözlerinin nasıl bir ışıkla parladığını tanımlayamam. Yerinden kalkıp hararetle elimi sıkmıştı: 

-‘Beraber çalışacağız Fuat!’ dedi.” 


 İşte bu anıdan da anlayacağımız gibi Mustafa Kemal Paşa, ihtilaldeki yol arkadaşları kadrosunu da daha Samsun’a gitmeden oluşturmuştu. Haftalarca Anadolu’ya geçebilmek için fırsat kollayan Mustafa Kemal’in sonunda istediği gerçekleşmişti. İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe ve Fransız Yüksek Komiseri Amiral Amet Osmanlı Hükümetine nota verdiler. Doğuda Türkler silahlanıp Hristiyanları öldürdüğünü, buna karşı önlem alınmasını aksi halde Mondros’un 7. Maddesine dayanarak bölgeyi işgal edeceklerini bildirdiler. Bu duruma karşı Harbiye Nazırlığı, Ordu Müfettişlikleri kurdu. Mustafa Kemal Paşa’nın da 9. Ordu Müfettişi olarak, Vilayet-i Sitte (Altı Vilayet)'deki Hristiyan ahaliyi korumak ve işgal kuvvetlerine karşı yapılan ufak çaplı isyanları bastırmak amacıyla Samsun’a gönderilmesine karar verildi.  


Sonrası mâlum... 






fotoğraf: pinterest.com, wikipedia.com, sozcu.com