1943'te yayını durdurulan Orhun dergisi,
1 Ekim 1943'te onuncu sayısıyla yeniden basılır. Çok bilinen Irkçılık - Turancılık Davası'na konu olan mektuplar işte bu derginin 15 ve 16. sayılarında yayınlanır. 1944 yılının Mart ayında basılan on beşinci sayıda yayınlanan ilk mektup, "Başvekil Saracoğlu Şükrü'ye Açık Mektup" başlığını taşır. Mektupta, milliyetçilik iddiasındaki bir hükumetin, millet düşmanı komünistlere karşı bir tedbir almadığı, onları devlet hizmetinde barındırdığı yazıyor ve bazı can alıcı sorular soruyordu:
"Siz bunlara nasıl göz yumuyorsunuz?
Niçin bu memlekete istiklali çok görmüş, onu başkalarına köle etmek istemiş olanlara yüksek makamlarda yer veriyorsunuz?"
Soruların yanında belki de en dikkat çeken cümle şuydu: "Demek ki devlet bilmeden koynunda yılan besliyor."
Bu mektubun daha mürekkebi kurumadan nisan ayındaki Orhun dergisinde ikinci mektup yayınlandı. Bir öncekini mumla aratan sertlikteki mektupta, kimin hangi makamlarda oturduğu belirtiliyor ve isim isim sayılıyordu. Kimdi bu isimler?
Sabahattin Ali
Pertev Naili Boratav
Ahmet Cevat Emre
Sadrettin Celal.
Dergi özellikle Anadolu'da büyük yankı uyandırmıştır. İkinci baskısı yapılır. Elden ele yayılır.
Atsız, edebiyat öğretmenidir. Bağlı bulunduğu bakanlığı gafletle suçlamış, bakanlık görevlilerinin "vatan haini" olduğu iddiasında bulunmuştur. Orhun dergisi behemahal kapatılır. Hüseyin Nihal'in Boğaziçi Lisesindeki görevine son verilir. Hasan Ali Yücel ve Falih Rıfkı Atay'ın telkinleriyle Sabahattin Ali, Atsız aleyhine hakaret davası açar. Artık tartışma mahkeme safhasına geçmiş ve olayların fitili ateşlenmiştir.

Dava, Ankara'da görülecektir. Atsız, arkadaşları ve öğrencileri tarafından Haydarpaşa Garı'ndan 24 Nisan Pazartesi günü uğurlanır. Ertesi gün, Ankara Garı'nda coşkulu bir kalabalık tarafından karşılanıp kalacağı otele konvoy eşliğinde getirilir. İlk duruşma, 26 Nisan günü yapılır. Cumhuriyet gazetesinin haberine göre "ekseriyeti Ankara'daki yüksek tahsil gençliği teşkil eden kesif kalabalık dolayısıyla salonda kıpırdayacak yer kalmadığı için koridorlar ve adliye binasının önü hıncahınç" dolmuştur. Mahkeme salonuna alınmayan topluluk, davayı izleme konusunda ısrarcı olmuş, salonun kapısı kırılmış ve koridorlar izleyicilerle dolmuştur. Asıl olaylar 3 Mayıs 1944 tarihinde meydana gelir. Mahkemenin etrafı öyle kalabalıklaşır ki Atsız, salona güçlükle girer. Ulus ve etrafında büyük gösteriler olur. Peşi sıra tutuklamalar başlar. Yargılama sonucu H. Nihal Atsız, dört ay hapse ve 66,66 liralık para cezasına çarptırılır. Ceza tecil edilir ancak kaldığı otelde tutuklanır.

Atsız - Sabahattin Ali davası bitmiştir. Yaşanan kötü olaylar, yaşanacak daha kötü olaylara kapı aralar. Pandoranın kutusu açılmıştır. Dava esnasındaki olaylar nedeniyle Irkçılık - Turancılık davası açılır. Söz konusu davada 47 davalı vardır. İlk gördüğümde hayretimi gizleyemediğim o isimlerden bazılarını yazıyorum :
Zeki Velidi Togan, H. Nihal Atsız, Bedriye Atsız, Ahmet Caferoğlu, R. Oğuz Türkkan, Samet Ağaoğlu, Fethi Tevetoğlu, Mükrimin Halil Yinanç, Orhan Şaik Gökyay, Peyami Safa, Nejdet Sancar, N. Sami Banarlı...
7 Mayıs'ta Atsız’ın Maltepe'deki evi aranır, bazı fotoğraf ve yazılara el konur. Alparslan Türkeş, piyade üsteğmen olarak Erdek'te görev yapmaktadır. 13 Haziran'da tutuklanıp İstanbul'a getirilir. Askeri Tutuk ve Cezaevi hücresine kapatılır. Kapatıldığı hücreyi onun ağzından dinleyelim :
" Damdaracık, pis, karanlık, berbat bir yer. Tavandan camını toz kaplamış yirmi beş mumluk ampul sarkıyor, hiçbir yerden güneş ışığı almayan bu işkence dolabı her gün bu kör kandil ile güya aydınlanıyor. Sıkıyönetim rejimi sivil, asker her çeşit suçluyu bu cezaevinde bulundurmaktaydı. Kaçakçılar, uyuşturucu madde kullananlar, komünistler, casuslar, katiller, hırsızlar, hepsi buradaydı."
Reha Oğuz Türkkan, Orhan Şaik Gökyay gibi bazı isimler Sirkeci'deki Sansaryan Han'ın tabutluklarında işkence görür. Buradaki 19 ve 20 numaralı hücrelerin adı mutena hücre idi ve " tabutluk" diye meşhur olmuştu çünkü ayağa kaldırılmış bir tabuta benziyordu;oturulmayacak kadar dardı ve tepedeki 1500 mumluk ampuller sanıkların beynini yakacak gibiydi, buna o zaman "beyin tavası" deniyordu.H.Nihal Atsız, Alparslan Türkeş, R. Oğuz Türkkan başta olmak üzere tutuklanan isimler, bu tabutluklarda yaşadıklarını yazmıştır. Bunları uzun uzadıya bu yazının konusu yapacak değiliz.
18 Mayıs'ta Anadolu Ajansı tutuklananlar hakkındaki suçlamaları yayınlar:
1. Anayasa'da tespit edilen esaslara aykırı olarak ırkçılık ve Turancılık gayeleri gütmek 2. Bu yolda faaliyet yürütmek, tertibat almak ve anlaşmalar imzalamak
3. Anayasa ile belirlenmiş rejime ve vatandaşların hakiki milliyetçilik hislerine aykırı umdeler
4. Gençlerin temiz milliyetçilik duygularını istismar ederek genç nesil arasında kendilerine taraftar toplamak..
Ve yargılama, 7 Eylül 1944 tarihinde Tophanedeki 1 Numaralı Örfi İdare Mahkemesinde başlar...
Kaynakça:
A. Bican Ercilasun, Atsız-Türklüğün Mistik Önderi
R. Oğuz Türkkan, Tabutluktan Gurbete
0 Yorumlar