Mitoloji, halkların tarih boyunca biriktirdiği sözlü anlatımlarından, efsanelerden oluşur. İnsanların bulundukları dünyayı anlamlandırma çabası sayesinde zamanla bir din halini alan mitolojiler, eğer korunmaz ise din değişiminin de etkisiyle zamanla unutulur ve yok olur.
Dünyada yaygın olarak bilinen Roma-Yunan Mitolojileri, yazılı kaynaklar ve sanatsal eserlerle, bunların dışında İskandinav Mitolojisi ise nesilden nesile sözlü olarak korunmuş, günümüze ulaşmıştır.
Tarih sahnesinde binlerce yıldır var olan Türk halkının da hem kendi içinden hem de diğer halklardan etkilenerek oluşturduğu çok zengin ve köklü bir mitolojisi vardır. Orta Asya’daki göçebe Türk ve Moğol halklarının ortak kültür birikimiyle oluşan ve gelişen bu mitoloji, zamanla Türk ve Moğolların Budizm, Hristiyanlık, Musevilik ve İslamiyet gibi farklı dinlere geçmesiyle unutulmaya yüz tutmuştur. Fakat, az da olsa hala devam eden göçebe kültürü sayesinde korunmuş ve günümüze aktarılmıştır.
Çok önemli olduğunu düşündüğüm için bir noktaya parantez açmak istiyorum. Türklere ait bulunan en eski arkeolojik kalıntılarda herhangi bir puta rastlanılmamıştır. Ayrıca, Tengri kelimesi Orhun Yazıtlarında deşifre edilen ilk kelimedir ve Türklere ait hiçbir yazılı belgede çoğul olarak kullanılmamıştır. Tüm bu bilgiler ışığında araştırmacılar, Ön-Türklerin tek tanrılı inanca sahip olduğuna kanaat getirmişlerdir. Fakat, Türklerin Moğollarla kaynaşmasından sonra Türklerde yaygınlaşan Şamanizimle birlikte, Tengrizme yeni figürler eklenmiştir. Bunlar önceleri kutsal varlık olarak kabul görürken, zamanla bir mit haline gelerek tanrılaşmışlardır. Her ne kadar geç dönemlerde, Tengrizm ve Şamanizmin kaynaşmasıyla çok tanrılı bir din sistemi oluşsa da yine de Türkler diğer tanrılar ile Gök Tengri arasında hiyerarşik bir sistem oluşturmuşlardır.
- GÖK TENGRİ

Hun Hükümdarı Mete Han M.Ö. 176 yılında Çin imparatoruna göndermiş olduğu mektubunda kendisini tahta Gök Tanrı'nın çıkardığını, zaferlerini Gök Tanrı'nın yardımıyla kazandığını belirtmiştir.
Moğolistan'ın birleştiricisi Cengiz Han, gücünü Tengri'den bir vekilliğe dayandırmıştır ve bütün fermanlarını "Sonsuz Gök'ün dileğiyle..." ifadesiyle
başlatmıştır.
başlatmıştır.
- KAYRA HAN

- ÜLGEN

- MERGEN

- KIZAGAN

- ERLİK

İnanışa göre, Kayra Han dokuz dallı ağacından dokuz halkını oluşturduğu zaman, Erlik bu halkı kendisine ister. Kayra Han de onu git kendi halkını yarat diyerek geri çevirince Erlik kızar ve kin beslemeye başlar. Kayra Han halkına ağacın doğu yönüne bakan 5 dalından istifade etmelerine izin vermiştir. Batı yönünü ise yasaklamıştır. Erlik ise ilk insan Törüngey ile ilk dişi Ece’yi baştan çıkarır. Onlara “Bu dört dal aslında size yasak değildir. Meyveleri de pek tatlıdır. Dilediğinizce yiyin” der. Erlik daha sonra ağaçta bekçi olarak bulunan yılanın içine girer ve Ece’ye izin verir. Ece meyveyi yer, Törüngey’e de yedirir. Ülgen durumu fark eder ve Erlik’i lanetleyerek yer altına gönderir. Yılana, “Sen benim sözümü tutmadın bundan böyle şeytan olarak bilinesin, herkes seni ezmeye çalışsın” der. Ece’ye “Sen benim sözümü tutmadın bundan sonra gebe kalasın ve doğum sancıları çekesin” der. Törüngey’e “Sen benim sözümü tutmadın 9 kızın 9 oğlun olacak hepsinden sen sorumlu olacaksın, insan neslini sen çoğaltacaksın” der. Daha sonra “Hepinizi hanemden kovuyorum, dünyaya gönderiyorum. Burada sizi ben besledim, ben korudum. Artık kendinizi besleyip koruyacaksınız. Bir daha da sesimi duyamayacaksınız.” der. Böylece Erlik insanlara ilk kötülüğünü yapmış olur.
Baş Tanrıları inceledik. Bir sonraki serimizde diğer figürlerle sizlerleyiz.
Fotoğraf:ceotudent.com,onedio.com
0 Yorumlar