Fikirleri yanlış anlaşılan Hallac-ı Mansur; 858-922 yılları arasında Abbasiler döneminde yaşamış, spiritüalist (öte alemci) bir yazar ve düşünürdür. Bugün Hallac'ın öğretilerinden ve düşüncelerinden bahsedeceğim. 
       
           Hallac-ı Mansur, İran'ın günümüz Güney Horasan Eyaleti'ne bağlı Nehbendan Şehristanı'nın Meyghan Kırsalı'ndaki "Tür" köyünde dünyaya geldi. Babası ailesiyle Dicle yakınlarında araplar tarafından kurulmuş olan Vasıt'a taşınır. Hallac gezerek, insanlar arasında müslümanlığın geniş kitlelere ulaşmasını sağlar. Özellikle Hindistan'da birçok insanın müslüman olmasında etkili olur. Onun etkisiyle müslüman olanlara Mansuri deniyordu. Bu durumda Hallac'ı büyük bir üne kavuşturdu.

Mansur el-Hallac'ın diğer inançlara bakışı nasıldı?

          Hallac diğer inançları kucaklayan ötekileştirmeyen bir düşüncedeydi. Ünlü Alman tasavvuf araştırmacısı Annemarie Schimmel'in Hallac'tan aktardığı aşağıdaki satırlar onun farklı inançlara nasıl baktığını en iyi göstermektedir:
          Öğrencilerinden biri bir Yahudi'ye hakaret eder ve Hallac'ın kızgınlığını üzerine çeker, bir süre sonra sakinleşen Hallac ona: "Sevgili oğlum. Bütün dinler, ulu Tanrı'nın dinleridir. Tanrı, her bir dini ile ayrı bir insan topluluğunu meşgul etmektedir. İnsanlar inandıkları dinleri kendileri seçmediler; bilakis Rahman ve Rahim olan Tanrı, insanları inandıkları dinler için seçmiştir. Eğer bir kimse başka bir kimseyi inandığı dinin doğru olmadığı iddiasıyla kınarsa, bu hareketiyle o insanın kendi iradesiyle bir tercih yapmış olduğu yolunda bir hüküm vermiş olur. Bilesin ki Yahudilik, Hristiyanlık ve diğer dinler, sadece çeşitli sanlar ve farklı isimlerdir; fakat hepsinde maksat aynıdır, farklı değildir. Ben dinlerin ne olduğu konusunda çok düşündüm. Neticede gördüm ki, dinler, bir kökün çeşitli dallarıdır. Bir insandan, onu alışkanlıklarından alıkoyan ve bağlarından koparan bir din seçmesini talep etme. O zaten varlığın sebebini ve yüce gayelerin manasını kendisinin en iyi anladığı şekilde arayacaktır.

Hallac'ın ölümüne sebep olan öğretisi ve fikirleri

        Hallac'ın Allah'ta eriyip yok olmak anlamında söylediği "En-el Hak", yani "Ben Hakk'ım" sözü bahane edilerek tutuklandı.

        "Fi" ve "An" (O'nda ve O'ndan) Hallac'ın savunduğu Tasin Tevhid akidesinin özü olan "Fi" ve "An" Vahdet-i Vücud'daki "Her şey Allah'tır" akidesinden farklı olup, "Her şey Allah'tadır ve her şey Allah'tandır" anlamına gelmektedir.

Hallac'ın ölümü

        Hallac'ın bu fikirleri çarpıtıldı ve dönemin veziri Hamid b. Abbas'ın etkisiyle yargılanıp cezalandırıldı. 26 Mart 922 tarihinde Bağdat'ın Babüttak denilen semtinde önce kırbaçlandı; burnu kolları ve ayakları kesildikten sonra idam edildi. Başı kesilerek Dicle üzerindeki köprüye dikildi; gövdesi yakılıp külleri nehrin sularına savruldu. Kesik başı iki gün köprüde dikili kaldıktan sonra Horasan'a gönderilip bölgede dolaştırıldı. Hallac'ın asıldı yer zamanla önem kazandı ve Hak şehidi bir velinin türbesi olarak ziyaret edilmeye başlandı. Vezirliğe yeni tayin edilen Ali b. Mesleme'nin, görevine başlamadan önce Hallac'ın kabri olarak bilinen yeri ziyaret ederek manevi huzurunda dua edip niyazda bulunması, Abbasi Devleti'nin ondan özür dilemesi ve itibarını iade etmesi anlamına gelmiştir. Hallac adına burada türbe inşa edilmiştir.

        Hallac'ın türbesi Bağdat'tadır. Birçok islam ülkesinde türbeleri vardır. Bunların hepsi makamdır. Yedi adet olduğu söylenen bu türbelere Hallac-ı Mansur makamı denmektedir. Çanakkale'nin Gelibolu ilçesinde bulunan türbe de bu yeddi makamdan biridir

        Hallac'da beni en çok etkileyen şu olmuştu:
        Hallac tutukluyken öğrencisi yanına gider ve Hallac'a sevgi nedir diye sorar. Hallac yarın (idam edileceği gündür) gel cevabını vereyim der. Öbür gün gelen öğrencisine verdiği cevap şudur: "Sevgi, uğruna ölüme gitmektir"