Osmanlı İmparatorluğu tarihi boyunca yaptığı 192 savaşın 155’inden zaferle, 26’sından mağlubiyetle, 11’inden ise neticesiz ayrılmıştır. Bazı savaşlarda çok büyük toprak kazançları elde etmiş, bazı savaşlarda ise yıkıma götürecek kadar ağır antlaşmalar imzalamak zorunda kalmıştır. İki saat içerisinde Macar ordusunu imha ettiği de olmuş, Haçlı İttifakı’na karşı Salankamen’de yanlış savaş stratejisi yaparak ordusunu kaybettiği de.
Ama bir savaş var ki tek bir ok dahi atılmadan 100.000 kişilik Avusturya ordusu yok edilmiştir. Ders kitaplarımızda bahsi geçmeyen ve Avusturyalı’ların da tarihlerinde kara bir leke olarak gördükleri Şebeş Savaşı’nın gelişimi ve sonuçlanmasını inceleyelim.
İmparator II. Joseph, Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’nu eski güçlü dönemlerine döndürmeyi arzuluyordu. Gözünü 1768-1774 Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşı’nda kaybettikleri topraklara ve Kırım’a dikmişti. Osmanlı İmparatorluğu’nun Rusya ile savaşa girmesini fırsat bilerek 1788 yılında İtalyanlar’dan, Slavlar’dan, Avusturyalı’lardan ve daha birçok karma milletten oluşan 100.000 kişilik bir Haçlı ordusu oluşturdu.
Günümüzde Romanya sınırları içerisindeki Şebeş bölgesinde savaşı planladı. Dağlık bir bölge olan Şebeş doğal bir savunma savaşı alanıydı. II Joseph’in planı Osmanlı ordusu dar geçitlerden geçerken onları tuzağa düşürüp yanında getirdiği 500 ağır top ile yoğun ateş altında tutup imha etmekti. İmparator karargahını Timiş Nehri’nin yakın bölgesine kurdurttu ve Osmanlı ordusunu beklemeye başladı.
Bir süre geçmesine rağmen Osmanlı ordusu henüz bölgeye gelmemişti. Bunun üzerine İmparator bir süvari birliği göndererek geçitleri kolaçan etmesini istedi. Süvari birliği yola çıktı ormanı geçip keşfe devam ederken bir kervan ile karşılaştı. Bu kervandan fıçılar ile alkol satın alarak ormanda kamp kurdular ve eğlenmeye başladılar. Havanın kararmasıyla hala geri gelmeyen süvari birliğinin durumundan endişelenen İmparator, onları araması için bir piyade birliği görevlendirdi. Ormana doğru ilerleyen piyadeler bir süre sonra süvari birliğine ulaştı. Epeyce sarhoş olan birliği görünce onlara katılmak ve alkollerini paylaşmak istediler. Fakat süvari birliği bunu reddetti. Bunun üzerine aralarında arbede çıktı. Süvari birliğinden sarhoş bir asker silahını ateşledi. Diğer askerler de silahlarını çekti ve kavga birdenbire çatışmaya dönüştü. Piyadelerin bir kısmı süvarileri korkutmak için “Türkler Geliyor, Türkler Geliyor” diye bağırınca Süvariler atlarına atlayıp ordunun bulunduğu yere hızla kaçmaya başladılar. Ordunun içinde bulunan Alman subayların durun anlamına gelen “Halt, Halt” ikazlarını Almanca bilmeyen askerler Türklerin savaş narası “Allah, Allah” zannedince işler iyice karıştı. Bunun üzerine ordunun geri kalanı da gerçekten Türkler geliyor zannederek gece karanlıkta hareket eden ne varsa vurmaya başladılar. Ordu tam bir karmaşa halindeydi. Bağırarak son sürat ordugâha doğru koşan piyadeleri Türk sanıp, Türklerin gece baskını yaptığını zanneden İmparator II.Joseph, topların derhal ateşlenmesini ve ana grupta bulunan askerlerinin de geri çekilmesini istedi. 500 top hiç durmadan kendi askerlerini bombalamaya başladı. Arkada kalan askerler kaçmak için izdiham yarattı. Birçoğu birbirini ezerek ya da Timiş Nehri’nde boğularak can verdi. Hatta İmparator II. Joseph’de atından düşüp yaralandı. On binlerce kişilik ordu gece karanlığında dakikalar içinde yok olmuştu.
Bölgeye savaşmak için iki gün sonra ulaşan Osmanlı ordusu karşısında boş bir ordugâh ve binlerce ölü bulmuştu. Böylelikle savaştan tek bir kurşun dahi atmadan zaferle ayrılan Osmanlı Devleti bölgeyi hakimiyeti altına alarak topraklarına kattı.
Fotoğraf: ensonhaber.com
Fotoğraf: ensonhaber.com
0 Yorumlar